26 Kasım 2014 Çarşamba

EGZERSİZ VE ENERJİ SİSTEMLERİ

EGZERSİZ VE ENERJİ SİSTEMLERİ
Egzersiz
Hollman egzersizi "morfolojik değişikliklere yol açmayan ve performans artışı hedefine yönelik hareket süreçlerinin sistematik olarak tekrarlanması" şeklinde tanımlamıştır. (1).
Sağlık için egzersizin temel amacı; hareketsiz bir yaşantının neden olduğu organik ve fiziki bozuklukları önlemek veya yavaşlatmak, beden sağlığının temeli olan fizyolojik kapasitesini yükseltmek, fiziksel uygunluğu ve sağlığı uzun yıllar muhafaza etmektir. Gelişmiş  ülkelerde egzersize olan ilginin artışındaki nedeni biyolojik bir dengeleme ihtiyacı  şeklinde açıklamak mümkündür. Yapılan araştırmalara göre düzenli spor yapmanın kişilerde fizyolojik, motorik, psikolojik ve sosyolojik yararları olduğu görülmüştür(2).
Enerji Sistemleri
Yaşamın sürdürülebilmesi ve gelişe­bilmesi için vücuda alınan besinler kimyasal olarak gereken enerjiyi içerirler. Buna rağ­men, bu moleküllerin bağları rölatif ola­rak dayanıksızdırlar ve sadece düşük enerji kaynağı sağlarlar. Kas kasılması için direk olarak kullanılmazlar. Dahası, bu besin moleküllerin bağlarındaki enerji kimyasal olarak salınmalıdır ve yüksek enerji içeren bir fosfat olan adenozin trifosfat (ATP) şeklinde depo edilmelidir(3).
Adonezin Trifosfat kas kasılması için önemli olduğu gibi, tükenmez bir kaynak değildir. Kas hücresinde atp depoları çok kısıtlı oranda bulunmaktadır. Atp nin kullanımında bir dizi mekanizma vardır. Bunlar oxidatif fosforilasyon ve substrat oksidasyon (enzimler yardımıyla)’dur. Subtrat fosforilasyon oksijen olmadan adenozin difosfatın (ADP) adenozin trifosfata (ATP) dönüşmesidir, yani başka bir değişle anaerobik bir işlemdir. Oksidatif fosfolasyon da ise bu işlem sırasında oksijene ihtiyaç vardır. Enerji oluşumunda bu iki temel fosforilasyon mekanizması 4 altbölüme ayrılır. Bunlar;
1-   Fosfojen sistemi
2-   Glikoliz
3-   Krebs veya tricarboxilic asit siklüsü
4-   Elektron taşıma sistemi
Bu iki işlemde hücre kasındaki sakroplazmada yeraldığı önemli bir noktadır, diğeri ise mitokondridir. 1941 yılında amerikan bilim adamı Fritz Lipmann tarafından keşfedilen fosfojen sistemi kas kasılması için acil enerji kaynağıdır. Adonezin trifosfat, adenozin difosfat ve kreatin fosfat olmak üzere üç temel fosfojen vardır. Kas kasılması için adenozin trifosfat bir fosfat bağını kaybederek enerji açığa çıkarır. Kas hücrelerinde bulunan fosfokreatin depoları acil adenozin trifosfat resentezine imkan verir.
Fosfokreatinin fosfat bağı parçalanır, adenozin difosfat fosforilasyonu ile kas kasılması gerçekleşir. Adenozin trifosfat ve fosfokreatin kaynaklarının kısıtlı olmasından dolayı fosfojen sistemi sadec kısa süreli adenozin trifosfat resentezine imkan tanır, daha uzun süren aktiviteler ise diğer sistemlere ihtiyaç duyar. Diğer bir süreç ise karbonhidratın, glikoz yada glikojen formuna yıkımı ile ilgilidir. Glikozun her molekülü, glikoliz denen reaksiyon serisinde iki piruvat molekülüne parçalanmasıdır yada Alman Bilimadamlarının konuyla ilgili keşiflerinden sonra Embden-Meyerhof yolu olarak tanımlanmaktadır. Glukozun aerobik veya anaerobik ayrışması sırasında, temel bir ürün olan pirüvik asit oluşur. Bu nedenle de ayrışmalar, orijinini buradan alırlar ve ileri devrelere kadar devam ederler. Ancak, glukozun da pirüvata kadar ayrışması bir tek basamakta olmayıp bir seri biyokimyasal reaksiyonları gerektirmektedir. Oluşan pirüvik asit de, enzimler aracılığı ile, başlıca iki tarzda ayrışmaya tabi tutulur. Bu durum mikroorganizmaların aerobik veya anaerobik oluşlarına göre değiştiğinden, pirüvik asitin ayrışması da ya aerobik veya anaerobik olabilir. Kısaca hidrojen atomlarının bir elektron taşıma sistemine girmesi ilk kez ingiliz kimyacı Peter Mitchell tarafından ortaya konmuştur(4).
ATP’nin yapısı karmaşık bir yapı olan adenozin ve üç fosfat grubundan oluşmaktadır. Uçtaki iki fosfat grubunun arasında yüksek enerji bağı vardır ve ATPaz enziminin bu bağı kırması sonucunda 7 ile 12 kilokalorilik enerji salınır. Bu enerji kas kasılması veya herhangi bir metabolik  iş  için kullanılabilir(5). 
            Organizma, çoğunlukla besin maddelerinden kazandığı kimyasal enerjiyi depolar. Kimyasal enerjiyi diğer enerji formlarına dönüştürerek ya­şamını devam ettirir. Bu süreçte kimyasal enerji, örneğin, kaslarda meka­nik enerjiye, sinir hücrelerinde ise elektrik enerjisine dönüştürülür. Ener­ji açısından zengin besin maddeleri (karbonhidratlar, yağlar, protein) dö­nüşüm esnasında üre ve karbondioksit gibi az enerjili bileşimlere indirge­nerek idrar veya solunumla dışarı atılır(6).















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder