EGZERSİZ
VE ENERJİ SİSTEMLERİ
EGZERSİZ
VE ENERJİ SİSTEMLERİ
Egzersiz
Hollman egzersizi
"morfolojik değişikliklere yol açmayan ve performans artışı hedefine
yönelik hareket süreçlerinin sistematik olarak tekrarlanması" şeklinde
tanımlamıştır. (1).
Sağlık için egzersizin
temel amacı; hareketsiz bir yaşantının neden olduğu organik ve fiziki bozuklukları
önlemek veya yavaşlatmak, beden sağlığının temeli olan fizyolojik kapasitesini
yükseltmek, fiziksel uygunluğu ve sağlığı uzun yıllar muhafaza etmektir.
Gelişmiş ülkelerde egzersize olan
ilginin artışındaki nedeni biyolojik bir dengeleme ihtiyacı şeklinde açıklamak mümkündür. Yapılan
araştırmalara göre düzenli spor yapmanın kişilerde fizyolojik, motorik,
psikolojik ve sosyolojik yararları olduğu görülmüştür(2).
Enerji
Sistemleri
Yaşamın
sürdürülebilmesi ve gelişebilmesi için vücuda alınan besinler kimyasal olarak
gereken enerjiyi içerirler. Buna rağmen, bu moleküllerin bağları rölatif olarak
dayanıksızdırlar ve sadece düşük enerji kaynağı sağlarlar. Kas kasılması için
direk olarak kullanılmazlar. Dahası, bu besin moleküllerin bağlarındaki enerji
kimyasal olarak salınmalıdır ve yüksek enerji içeren bir fosfat olan adenozin
trifosfat (ATP) şeklinde depo edilmelidir(3).
Adonezin
Trifosfat kas kasılması için önemli olduğu gibi, tükenmez bir kaynak değildir.
Kas hücresinde atp depoları çok kısıtlı oranda bulunmaktadır. Atp nin
kullanımında bir dizi mekanizma vardır. Bunlar oxidatif fosforilasyon ve
substrat oksidasyon (enzimler yardımıyla)’dur. Subtrat fosforilasyon oksijen
olmadan adenozin difosfatın (ADP) adenozin trifosfata (ATP) dönüşmesidir, yani
başka bir değişle anaerobik bir işlemdir. Oksidatif fosfolasyon da ise bu işlem
sırasında oksijene ihtiyaç vardır. Enerji oluşumunda bu iki temel fosforilasyon
mekanizması 4 altbölüme ayrılır. Bunlar;
1- Fosfojen
sistemi
2- Glikoliz
3- Krebs
veya tricarboxilic asit siklüsü
4- Elektron
taşıma sistemi
Bu
iki işlemde hücre kasındaki sakroplazmada yeraldığı önemli bir noktadır, diğeri
ise mitokondridir. 1941 yılında amerikan bilim adamı Fritz Lipmann tarafından
keşfedilen fosfojen sistemi kas kasılması için acil enerji kaynağıdır. Adonezin
trifosfat, adenozin difosfat ve kreatin fosfat olmak üzere üç temel fosfojen
vardır. Kas kasılması için adenozin trifosfat bir fosfat bağını kaybederek
enerji açığa çıkarır. Kas hücrelerinde bulunan fosfokreatin depoları acil
adenozin trifosfat resentezine imkan verir.
Fosfokreatinin
fosfat bağı parçalanır, adenozin difosfat fosforilasyonu ile kas kasılması
gerçekleşir. Adenozin trifosfat ve fosfokreatin kaynaklarının kısıtlı
olmasından dolayı fosfojen sistemi sadec kısa süreli adenozin trifosfat
resentezine imkan tanır, daha uzun süren aktiviteler ise diğer sistemlere
ihtiyaç duyar. Diğer bir süreç ise karbonhidratın, glikoz yada glikojen formuna
yıkımı ile ilgilidir. Glikozun her molekülü, glikoliz denen reaksiyon serisinde
iki piruvat molekülüne parçalanmasıdır yada Alman Bilimadamlarının konuyla
ilgili keşiflerinden sonra Embden-Meyerhof yolu olarak tanımlanmaktadır.
Glukozun aerobik veya anaerobik ayrışması sırasında, temel bir ürün olan
pirüvik asit oluşur. Bu nedenle de ayrışmalar, orijinini buradan alırlar ve
ileri devrelere kadar devam ederler. Ancak, glukozun da pirüvata kadar
ayrışması bir tek basamakta olmayıp bir seri biyokimyasal reaksiyonları
gerektirmektedir. Oluşan pirüvik asit de, enzimler aracılığı ile,
başlıca iki tarzda ayrışmaya tabi tutulur. Bu durum mikroorganizmaların aerobik
veya anaerobik oluşlarına göre değiştiğinden, pirüvik asitin ayrışması da ya
aerobik veya anaerobik olabilir. Kısaca hidrojen atomlarının bir elektron
taşıma sistemine girmesi ilk kez ingiliz kimyacı Peter Mitchell tarafından
ortaya konmuştur(4).
ATP’nin
yapısı karmaşık bir yapı olan adenozin ve üç fosfat grubundan oluşmaktadır.
Uçtaki iki fosfat grubunun arasında yüksek enerji bağı vardır ve ATPaz
enziminin bu bağı kırması sonucunda 7 ile 12 kilokalorilik enerji salınır. Bu
enerji kas kasılması veya herhangi bir metabolik iş
için kullanılabilir(5).
Organizma, çoğunlukla besin maddelerinden kazandığı
kimyasal enerjiyi depolar. Kimyasal enerjiyi diğer enerji formlarına
dönüştürerek yaşamını devam ettirir. Bu süreçte kimyasal enerji, örneğin,
kaslarda mekanik enerjiye, sinir hücrelerinde ise elektrik enerjisine
dönüştürülür. Enerji açısından zengin besin maddeleri (karbonhidratlar,
yağlar, protein) dönüşüm esnasında üre ve karbondioksit gibi az enerjili
bileşimlere indirgenerek idrar veya solunumla dışarı atılır(6).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder